PSİKOLOJİK DESTEK/AİLE DANIŞMANLIĞI

ENGELLİ ÇOCUK VE AİLE

Aile toplumun en küçük ve en temel birimidir. Ancak aile ülkeden ülkeye, kültürden kültüre farklılıklar göstermekle beraber, aynı ülke içinde de farklılıkları vardır. Bu açıdan ailenin belirgin bir tanımını yapmak zor olabilmektedir. Çocuklar ailenin bir parçası olmakla beraber aynı zamanda da anne-babanın gelecekteki kurmayı hayal ettikleri binalarıdır. Onları kendilerine bir dayanak gibi görürler.      Toplumlarda çocuklar, geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanaklar en üst düzeyde kullanılarak, tüm gereksinimleri karşılanan bireylerdir. Anne babalar için hayatın anlamı, uluslar için geleceğin yöneticileri olarak algılanır.

Annenin gebeliği ile beraber aileye yeni gelecek olan birey için hazırlıklar başlar. Anne baba adayları hamilelik sürecini heyecan verici bir durum olarak değerlendirirler. Bebeğin geleceği hakkında daha bu süreçteyken planlar yapılır; hayatın nasıl değişeceğine ilişkin hayaller kurulur. Tabi her şeyin üzerinde istenen ise, doğacak çocuğun sağlıklı ve mutlu olmasıdır. Bebeğin beklenenden farklı özelliklerle doğması, anne-babaların bebeklerine ve kendi yaşamlarına ilişkin geliştirmiş oldukları planların ve bakış açılarının değiştirilmesini gerektirebilir. Örneğin; bebeğin bakımı için annenin işinden ayrılması gerekebilir veya yakın akrabalar çocuğun eğitimine destek olmak amacıyla aileyle birlikte yaşamaya başlayabilir, çocuğun iyi bir eğitim alabilmesi için eğitim seçeneklerinin daha iyi olduğu düşünülen başka bir şehre taşınmak bile gerekebilir. Bu durumların her biri aile içi ilişkilerin değişmesini ve ailenin yeniden yapılanmasını gerektirir.

Anne babanın planladıkları hayatı engelli çocukları nedeniyle değiştirmek zorunda kalmaları ve yeni yapılanmaya ihtiyaç duymaları kendi başına bir kaygı ve stres kaynağı olabilir. Bunun yanı sıra anne-babalar engelli bir çocuğu kabullenme ve uyum sağlama sürecinde değişik duygular yaşayabilmektedirler. Bu duygularla başa çıkmak zor ve yorucu bir sürecin başlangıcıdır.

Çocuklarının normalden farklı olduğunun öğrenilmesi aile bireyleri üzerinde büyük bir baskı oluşturabilmektedir. Engelin ne zaman fark edildiği ve türü bu anlamda çok fazla önemli sayılmamaktadır. Anne-babaların yoğunlukla yaşadığı hayal kurulan normal ve mükemmel çocukla beraber, kendilerinin de bir parçasının sonsuza değin yitirildiği duygusudur. Buna bağlı olarak anne-babalar geniş bir yelpaze içinde çok değişik duygu ve davranış örüntüleri sergileyebilirler. Tüm bunlar doğal olup, anne-babaların bu duyguları yaşayarak çözüm yolları bulmaları gerekmektedir.
Engelli bir çocuğa sahip olmak aile sistemini değişik şekillerde etkileyebilmekle beraber her bir aile için de durum farklıdır. Önemli olan ise, ailenin probleme karşı tutumlarını ve problemle başa çıkabilmek için benimsediği çözümleri anlayarak, bu çözümlerin güçlendirilmesinde veya etkin hale getirilmesinde yardımcı olunmasıdır. Çocuğun engelini anlamak ve bu durumu kabullenmek, engeli ortadan kaldırmaz. Ancak aile çocuğu kabullendiğinde, çocuğun eğitimle beraber göstereceği gelişme zenginleşmektedir.
Engelli çocukların ailelerini psikolojik açıdan hasta bir grup olarak görmek yanlıştır. Daha çok bir kriz durumuyla karşı karşıya kalan ve bu duruma yönelik çözüm yolları arayan bireyler olarak değerlendirilmelidir. Genellikle engelli çocukların aileleri çocuğun engeli ortaya çıkana kadar uyumlu ve normal bireyler olup, karşılaştıkları durum nedeniyle duygusal sarsıntı geçiren insanlardır.
Her ailenin ve aile içindeki bireylerin engele karşı gösterdiği tepki birbirinden farklı olmakla beraber, çok genel bazı duygusal tepkilerden söz edilebilir. Yapılan çalışmalar ailelerin bu tip tepkilerinin çocuğun engelinin türüyle bağlantılı olmadığını gösterirken, tepkilerdeki yoğunluğun derecesinde farklılık olabilmektedir. Bazı aileler için engelli bir çocuğa sahip olmak katlanılamaz bir felaket olarak görülürken, diğerlerinde geçici bir kriz dönemi ya da bazılarında kendi başına bir problem olmak gibi günlük yaşamın sürdürülmesi sırasında başa çıkılması gereken sorunlardan biri olarak algılanmaktadır. Bununla birlikte ailelerin birçoğu engelle ilgili olarak daha önceden herhangi bir bilgiyle karşılaşmamış olup, bu problemle nasıl başa çıkabileceği konusunda herhangi bir fikri bile olmayan bireylerdir.

UYGULANAN TESTLER

-WISC-R ZEKA TESTİ
-GOODENOUGH HARRİS BİR İNSAN ÇİZ TESTİ
-AGTE ANKARA GELİŞİM TARAMA ENVANTERİ
-BENDER GESTALT GÖRSEL MOTOR ALGILAMA TESTİ
-BURDON DİKKAT TESTİ – BURDON ATTENTİON TEST
-METROPOLİTAN OKUL OLGUNLUĞU TESTİ
-PEABODY RESİM KELİME TESTİ
-BİR İNSAN ÇİZ TESTİ (RRAW A PERSON, DAP)
-CONNERS ANA BABA DERECELENDİRME ÖLÇEĞİ (CADÖ-48)
-CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
-BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
-AİLE ÇİZ TESTİ
-NASIL HİSSEDİYORUM FORMU

OYUN TERAPİSİ

Oyun terapisi çocukların yaşamlarında stres yaratan etkenlerle baş etmelerine yardımcı olmayı amaçlayan, iletişim kurmaya, ifade edilemeyen duygu ve düşünceleri ortaya koymaya, olumsuz davranışların değiştirilmesine aracı olan eğitimsel ve gelişimsel bir terapi şeklidir.

Oyun terapisi, çocukların duygularını sözelleştirmelerinde, öfke kontrolü kazanmalarında, problem çözme becerilerini geliştirmede, istenil davranışları kazanmalarında, özgüven geliştirmelerinde, duygusal yaralarının giderilmesinde, kayıpların tekrar kazanılmasında çocuklara yardımcı olan bir yöntemdir.

Pek çok farklı kuramsal yaklaşıma dayalı oyun terapisi yöntemi bulunmakla birlikte, terapistin rehberlik ve yorumlama sorumluluğunu üstlendiği “Yönlendirici Oyun Terapisi” ve terapistin tüm sorumluğu çocuğa bıraktığı “Çocuk Merkezli-Yönlendirici Olmayan Oyun Terapisi” formları bulunmaktadır. Günümüzde en sık başvurulan oyun terapisi yöntemi, terapist ve çocuk arasındaki ilişkinin temel alındığı Axline’ın geliştirmiş olduğu “ Yönlendirici Olmayan- Çocuk Merkezli” oyun terapisidir.

Yönlendirici Olmayan Oyun Terapisi formunda, çocuk hangi oyuncakla nasıl oynayacağını , oyununu nasıl düzenleyeceğine kendisi karar vermekte; kendisini daha güvende ve özgür hissetmesine olanak sağlamakta, duygu ve düşüncelerini ifade etmesini kolaylaştırmaktadır. Özellikle duygusal zorluklar yaşayan, uyum ve davranış problemleri sergileyen, psikosomatik sıkıntıları bulunan çocukların doğal oyun ortamında kendilerini ifade etmeleri kolaylaşmaktadır.

Terapist bu süreç esnasında kabullenici, anlayışlı, canayakın bir tavırla oyunu gözlemleyerek, çocuğun ifade ettiği olumsuz duyguları ve düşünceleri yargılamadan; çocuğa davranışları hakkında içgörü kazandıracak şekilde geri yansıtmaktadır. Terapi sürecinde çocuk kendi duygularını ayırt etmeyi ve tanımlayabilmeyi keşfetmektedir. Çocuğun kendisini problemli davranışlarıyla ifade ettiği durumlarda, daha olumlu düşünce ve davranış kalıpları kazanmasına olanak sağlamaktadır. Çocuğa gereksinimlerini karşılayabileceği daha iyi yollar öğretilmektedir.

Terapist;

Ø      Çocukla sıcak, arkadaşça bir ilişki kurmalıdır. En kısa süre içinde çocukla olumlu güven temelli bir ilişki oluşturmalıdır.

Ø      Çocuğu olduğu gibi kabul etmelidir.

Ø      Çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde kendisini özgür hissedebilmesi için çocukla varolan ilişkisinde hoşgörülü davranmalıdır.

Ø      Duyarlı ve empatik olmalıdır.

Ø      Çocuğa özel ve yoğun bir dikkat göstermelidir

Ø      Çocuk tarafından kendisine verilen ipuçlarına dikkat etmelidir.

Ø      Çocuğa kendi problemlerini çözebilmesi için fırsat vermeli ve onun bu yeteneğine saygı duymalıdır. Seçimler yapma ve değişme sorumluluğu çocuğa aittir.

Terapist oyun terapisi süreci boyunca zaman zaman seansı yöneterek zaman zamanda geri planda kalıp çocuğu izleyerek, çocuğun gelişimini destekleyecek yeni deneyimlerin oluşmasını desteklemekte ve daha sonrasında bu deneyimlerin çocuk tarafından sözel olarak işlemlenmesini sağlamaya ve gerçek yaşama taşınmasına yardımcı olmaktadır.

Oyun çocuk ve terapist arasındaki ilişkinin kurulması açısından bir araç niteliği taşımaktadır. Oyunun bilinçaltı düzeyinde pek çok işlevi bulunmaktadır. Çocuk, farkında olmadığı, sözel olarak ifade edemediği pek çok duygu ve düşüncesini oyun içerisindeki davranışları aracılığıyla   açığa vurmaktadır. Aynı zamanda yaşanılan bazı olumsuz deneyim veya ilişkilerin yeniden daha olumlu bir şekilde yapılandırılmasına fırsat tanımaktadır. Terapinin, çocuğun   kişilik yapısında, dışavurum, içgörü ve gerçeklik   değerlendirmesi sağlaması; çocuğun enerjisini olumlu alanlara yönlendirmesi beklenmektedir.

SEMİNERLER 

 

İletişim Formu